27 Kasım 2011 Pazar

El Clasico'ya Yaklaşırken

     Tüm İspanya ve aslında tüm Dünya nefesini tuttu 10 Aralık tarihinde oynanacak El Clasico'ya konsantre oldu desek yeridir.. Bu rekabetin en derinden hissedildiği Madrid ve Barcelona kentlerine taş çıkaracak derecede kalbimizde hissediyoruz bu duyguyu. Dünya'da başka bir ülkenin "Şampiyonluk Derbisine" bu derecede ilgi duyan ve sanki kendi takımları sahaya çıkıyormuşcasına sahiplenen başka bir ülke var mı bilmiyorum. Ülkemizde yaratılmaya çalışılan çakma "Dünya Derbisi" nin gereken tatmini vermemesinden mi bilinmez, Türkiye'de futbola ilgi duyan neredeyse her kişi bir taraf seçmiş ve tabir-i caizse sapına kadar arkasında duruyor. İşte bu yüzden El Clasico'lar ülkemizde de büyük bir merakla bekleniyor..

(Takımını Seç)


     İki kulüp arasındaki rekabetin köklerine inecek değilim, zira neredeyse herkes Real Madrid'in kralın takımı, Barcelona'nın ise krala karşı gelen katalanların takımı olduğunu ezberlemiş durumda. Burada asıl bahsedilmesi gereken şey bu rekabetin ne zaman Manchester United - Liverpool rekabetini solladığı.. King Kenny ile son şampiyonluğuna ulaşan Liverpool, o tarihten bu yana kendini en sağ şeride çekti ve tarih yolculuğuna olabilecek en yavaş şekilde devam etmeye başladı. Ezeli rakipleri Kırmızı Şeytanlar ise, o tarihten bu yana 10'un üzerinde şampiyonluk kazanarak Liverpool'u yakalamış, hatta geçmiş durumda.. Bu rekabete en büyük darbeyi kuşkusuz Liverpool'un düşüşü vurdu. Hatta İngiltere basını Liverpool'dan ümidi kesip Manchester United - Chelsea rekabeti doğurmaya çalışsa da başarılı olamadı..

     Hal böyleyken Real Madrid - Barcelona ikilisi Dünya'nın 1 numaralı derbisi pozisyonuna oturdu ve bırakacağa da benzemiyor.. Son şampiyonluğuna 4 yıl önce uzanan Real Madrid için bu süreç tarihte belki de hiç yaşanmamıştı. Bu süreçte Barcelona kupalara ambargo koyarken Real Madrid'in Mourinho'ya kadar Şampiyonlar Liginde çeyrek finalden öteye gidemiyor oluşu, Barcelona ligde kasırga gibi eserken Real Madrid'in rakibinin gölgesinde kalışı bu rekabeti dibe çekmeye başlamıştı. Bu noktada bu rekabete yeni bir boyut kazandıracak olan Jose Mourinho, Real Madrid'in yeni patronu olunca işler değişmeye başladı..

    Real Madrid başkanı Perez'in, "Eğer Barcelona kötüye gitmeye başlarsa biz onları yeniden yaratırız, eğer biz kötüye gitmeye başlarsak onlar bizi yeniden yaratır, biz birbirimize ve bu rekabete ihtiyaç duyuyoruz" sözleri durumu özetler nitelikteydi. Keza, derbiye yeni bir boyut taşıyan ve son yıllarda bu derbiye olan ilgiyi ikiye katlayan kişi adeta Barcelona'nın nefretiyle beslenen Jose Mourinho'dan başkası değil..



     Jose Mourinho, gittiği her takımda başarıyı yakalamış bir teknik adam. Her sene en az 1 kupa kazanmış, her takımda mutlaka bir Lig şampiyonluğu kazanmış ve kendi sahasında hiç yenilmemiş bir teknik adam. Böyle bir kariyerin, Jose Mourinho'nun bedeninde can bulmasıyla ortaya çıkan "Karizma", Real Madrid'i daha hiçbir şey yapmadan, Barcelona ile mücadele edebilir konumuna getirdi.



     Neredeyse her takımında ki gibi kariyerine başlar başlamaz transferlere hız veren Mourinho, şimdi ki gelene gidene 4 atan Real Madrid'in temellerini geçen senenin başında atmaya başladı. Mesut Özil, Di Maria, Khedira, Carvalho gibi futbolcular ilk bu takıma transfer olduğunda Real Madrid'e yakıştırılamamışlardı. Takımdan ayrılan kişilerde Guti ve Raul gibi efsaneler olunca Mourinho'nun ne yaptığına kimse anlam veremedi.

Real Madrid'in 2010-2011 Transferleri

Jose'nin Gelişiyle Takımdan Ayrılan Raul ve Guti


    Eleştirilere sahada cevap veren Madrid lige fırtına gibi başlasa da sene sonunda istenen noktada olmayacaktı. Mourinho Barcelona'yı sadece bir kez devirebilirken bu galibiyet sonucundan Kral Kupasını kazanması Jose'nin kupasız bir sezon geçirmemesini sağladı. Ligde, özellikle Nou Camp'da ve Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Barcelona'ya boyun eğen Real Madrid, kendi evinde de Sportin Gijon'a yenilince Mourinho'nun karizması da çizik yemiş oldu. Bu hayal kırıklıklarının ardından Real Madrid'in transferde fırtına gibi eseceği, Gerrard, Rooney, Essien gibi isimlere talip olacağı konuşulurken Mourinho yine herkesi şaşırttı ve  genç oyuncuları kadrosuna katmakla yetindi.. Almanya'da yılın oyuncusu milli yıldızımız Nuri Şahin'in yanı sıra Coentrao Real Madrid için yılın en çok beklenti doğuran transferleriydi. Yaptığı transferler eleştirile dursun, Real Madrid son zamanların en iyi kulüp performansını yakalayarak ligde Barcelona'nın 6 puan önüne geçmiş durumda. Şampiyonlar Liginde 5 de 5 yaparak bir üst turu garantileyen Real Madrid rüzgarı arkasına almış dırımda. Üstelik maç başına neredeyse 4 gol ortalaması yakalayan Real Madrid dudak ısırtıyor..

Real Madrid'in 2011-2012 Transferleri


    Di Maria ve Mesut'un giderek olgunlaşan futboluna, Benzema ve Higuain'in olağanüstü formu eşlik ediyor. Ronaldo bildiğimiz Ronaldo.. Orta alanda Xabi Alonso'nun tecrübesine Khedira ve sezon başında transfer listesine konulan Lass Diarra'nın dinamizmi eşlik ediyor. Savunmada, Carvalho'nun sakatlığı sonrası Ramos'un stoperde kullanılmasıyla ortaya çıkan Pepe-Ramos ikilisi dinamik ve sert oynayan bir ikili halini aldı. Marceloa ve Coentrao ikilisini dönüşümlü oynatan Mourinho, Coentrao'nun enerjisinden zaman zaman orta sahada da yararlanıyor.. Yaş ortalaması 25 olan Real Madrid rotasyonu şu ana kadar her kulvarda başarı getirdi Real Madrid'e.. En yaşlısı Xabi Alonso ve Casillas'ın (30 yaşındalar) olduğu kadro, geçen senenin başında neden Raul ve Guti gibi efsanelerle yolların ayrıldığını açıklar cinsten..

    Öte yandan, Barcelona'nın başarıya doymuş kadrosu, çalkantılı dönemler geçiren ve aslında sonu belli bir aşk hikayesine dönen bir transferle canlandırılmaya çalışıldı: Fabregas. Barcelona'lı oyuncuların, Arsenal kaptanıyken Fabregas'a Barcelona formasını zorla giydirmesiyle farklı bir boyut kazanan bu süreç, en sonunda mutlu sonla bitti. Fabregas'ın henüz kupa kazanamamış bir Süper Yıldız olması, Barcelona'ya gereken tutkuyu
Fabregas Arsenal Kaptanıyken
bir nebze kazandırdı. Öte yandan Alexis Sanches gibi geçtiğimiz yılın dikkat çeken oyuncularından birini daha kadroya katan Barcelona, alt yapıdan da Thiago gibi bir yıldız çıkarınca taraflı-tarafsız herkes Barcelona'nın nokta transferler yaptığını, kadroya gereken tutkunun yeniden aşılandığını ve Barcelona'nın bu senede her kupaya ambargo koyacağını düşünüyordu. Bu beklentiler içinde sezona başlayan Barcelona yine bilindik zaferlerini bir bir sıralamaya başladı. Şampiyonlar Liginde 13 puanla liderliği garantileyen Barca tek puan kaybını kendi evinde son dakikada Milan'dan yediği gol neticesinde yaşadı. Ligde işler istediği gibi gitmese de ara ara eski Barcelona'dan esintiler sunan Barcelona'nın öz güveni sarsılmamış gibi görünüyor..

Alexis Sanchez - Thiago Alcantara


     El Clasico'ya yaklaşırken puan farkı Real Madrid lehine 6. Bir tarafta yılların intikamı için yanıp tutuşan Real Madrid, diğer yanda yılardır rakibine ligde kaybetmeyen Barcelona.. Bir tarafta "Dünya'nın en iyisi Mourinho" diyen Guardiola, diğer yanda bunu büyük bir mütevazilik örneği göstererek kabul eden Mourinho. Bir tarafta Real Madrid ağlarını her maçta ağlatan Messi, diğer tarafta Dünya'nın en iyisi benim diyebilmek isteyen Ronaldo.



    Futbol, asla sadece futbol değildir. Bu derbide sahada izleyeceğimiz şey yalnızca futbol olmayacak. İntikam, hırs, özgüven.. Ve daha nice tarifi imkansız duyguları aynı anda hissedeceğimiz bir gerçek.. Dünya'nın 1 numaralı "Şampiyonluk Derbisi" 10 Aralık günü oynanacak ve milyonlarca insanı ekrana kitleyecek.. Sezonun ilk yarısında Şampiyonluk maçı mı olur demeyin, Barcelona için bu maçtan sonra iş işten geçebilir..